Deniz Çayırları Nedir?
Deniz çayırları, deniz tabanına kökleriyle tutunan ve çiçek açabilen deniz bitkileridir. Genellikle sığ, güneş ışığı alan sularda bulunurlar ve dünyanın en verimli ekosistemlerinden biri olarak kabul edilirler. Posidonia oceanica, Zostera marina ve Cymodocea nodosa gibi türler, Akdeniz, Atlantik ve Pasifik Okyanusu gibi birçok farklı bölgede yayılım gösterir. Karasal çayırlar gibi fotosentez yaparak oksijen üretirler, ancak tuzlu suya dayanıklı yapıları sayesinde deniz ortamına adapte olmuşlardır.
Deniz Çayırlarının Ekosistem İçin Önemi
Deniz çayırları, kıyısal ekosistemlerin en önemli bileşenlerinden biridir. Bir hektar deniz çayırı, yılda yaklaşık 15 ton oksijen üreterek okyanusların nefes almasını sağlar.[1] Aynı zamanda m² başına 83.000 tona kadar karbon depolayarak atmosferdeki karbonu dengeler ve iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol oynar.[2]
Bu ekosistemler, birçok balık türü için üreme ve barınma alanıdır. Özellikle deniz kaplumbağaları, deniz atları ve pek çok omurgasız türü deniz çayırları arasında beslenir ve saklanır. Ayrıca, çayırlar kıyı erozyonunu önleyerek dalga enerjisini emer ve kıyı bölgelerinin korunmasını sağlar. Bunun yanında, suyun berraklığını artırarak ekosistem dengesinin korunmasına da yardımcı olurlar. Balıkların ürediği, barındığı ve beslendiği bu alanlar, okyanusların biyoçeşitliliğini sürdürülebilir kılar.

Güncel Dünya Durumu ve Deniz Çayırlarına Yönelik Tehditler
Ne yazık ki, insan faaliyetleri nedeniyle deniz çayırları hızla yok oluyor. 20. yüzyılın başından beri, küresel deniz çayırlarının %30’dan fazlası yok oldu ve kayıp oranı her yıl %7 oranında artıyor.[3] Deniz çayırlarının tahribatına neden olan faktörlerin başında;
• Kıyı dolgu ve yapılaşma: Turizm ve kentsel genişleme nedeniyle kıyı habitatları yok ediliyor.
• Kirlilik ve atık deşarjları: Aşırı besin yükü (azot ve fosfor) deniz çayırlarının fotosentez yapmasını engelleyerek ölümlerine neden oluyor.
• Trol avcılığı ve yanlış balıkçılık uygulamaları: Ağların deniz tabanını kazıması, çayırları fiziksel olarak yok ediyor.
• İklim değişikliği: Artan deniz sıcaklıkları, çayırların büyüme hızını düşürüp ekosistem dayanıklılığını azaltıyor.
gibi etmenler yer alıyor. Her bir tehdit, deniz çayırlarının büyüme hızını ve işlevselliğini yavaşlatarak ekosistemlerin daha da zayıflamasına neden olmaktadır.
Deniz Çayırları ve İklim Değişikliği
Deniz çayırları, okyanuslardaki en büyük karbon yutaklarından biridir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, deniz çayırları küresel okyanus karbonunun %10’unu depolayabilir. Ancak sıcaklık artışı ve asidifikasyon çayırların büyüme hızını düşürerek bu karbon tutma kapasitesini tehdit ediyor. Örneğin, Akdeniz’de yapılan araştırmalar, deniz suyu sıcaklığının 2°C artması halinde Posidonia Oceanica türünün yayılımının %50 oranında azalabileceğini gösteriyor.[4] Bu süreç bir döngü gibi işlemekte; sıcaklık artışı ve deniz suyu asidifikasyonu, çayırların ekosistem hizmetlerini büyük ölçüde zayıflatarak karbon depolama kapasitesini ve biyoçeşitlilik desteğini azaltmaktadır. Bu durum, iklim değişikliği ile mücadeleyi zorlaştırarak her geçen gün artan tehlikeyi biraz daha artırmakta ve iklim değişikliği etkilerine karşı koymak için çok önemli olan deniz çayırlarının korunmasının gerekliliğini bir kez daha vurgulamaktadır.

Türkiye’de Müsilaj Krizi ve Deniz Çayırlarının Rolü
Bunun yanı sıra deniz çayırları yalnızca atmosfer ve iklim için değil, deniz ekosistemi için de bir dengeleyici işlevde görevler üstleniyor. Özellikle ülkemizde son yıllarda Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj (deniz salyası) krizi, deniz ekosisteminin dengesizliğini gözler önüne serdi. Aşırı besin yüklemesi, düşük oksijen seviyeleri ve artan sıcaklık, müsilaj oluşumunu tetikledi. Deniz çayırları, suyun içindeki besin dengesini düzenleyerek aşırı plankton artışını engelleyebilir. Ancak kıyı betonlaşması, kirlilik ve aşırı avlanma gibi insan etkileri deniz çayırlarının sağlığını bozduğunda bu doğal düzenleyici mekanizma devre dışı kalıyor. İstanbul Üniversitesi’nin 2022 yılında yaptığı araştırmalar, Marmara Denizi’ndeki deniz çayırlarının son 50 yılda %80 oranında azaldığını ortaya koydu. Bu da doğanın insan etkilerini absorbe etme yeteneğini önemli ölçüde zedeleyerek değişen dengelere karşı çok daha hassas bir ekosistem oluşmasına sebep oldu. Öyle ki her ne kadar 2021 yılında Marmara Denizi’nde ciddi şekilde yaşanan müsilaj felaketi atlatılmış gibi görünse de 2024 Ekim ayında deniz dibinde, ilerleyen tarihlerde de yer yer yüzeyde tekrar kendini gösteren müsilaj; ekosistemin halen ne denli kırılgan olduğunu bizlere gösteriyor.
Bununla birlikte müsilaj da yine;
• Işık geçişini engelleme: Müsilaj, su yüzeyinde ve su sütununda yoğun bir tabaka oluşturarak güneş ışığının derinlere ulaşmasını engeller. Deniz çayırları fotosentez yaparak oksijen ürettikleri için ışık eksikliği büyüme hızlarını azaltır ve hatta ölmelerine neden olabilir.
• Oksijen seviyesinin düşmesi: Müsilajın çürümesi sırasında sudaki oksijen tükenir (hipoksi ve anoksi durumu oluşur). Düşük oksijen seviyeleri deniz çayırlarının sağlığını olumsuz etkileyerek ekosistemdeki diğer canlılarla birlikte çayırların da bozulmasına yol açar.
• Fiziksel baskı ve boğulma: Müsilaj, deniz çayırlarının üzerine yapışarak onları kaplayabilir ve gaz alışverişini engelleyebilir. Bu durum çayırların solunumunu ve fotosentezini zorlaştırarak zayıflamalarına ve ölmelerine neden olabilir.
• Sediment yapısını değiştirme: Müsilaj zamanla dibe çökerek organik madde birikmesine ve dipteki çamur tabakasının kalınlaşmasına yol açar. Bu da deniz çayırlarının kök sistemlerini etkileyerek büyümelerini engelleyebilir.
gibi etkilerle bir döngü oluşturarak diğer deniz canlıları gibi deniz çayırlarını da tehdit etmektedir.

Deniz Çayırlarının Ekonomik ve Kültürel Önemi
Deniz çayırları yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel açıdan da büyük bir öneme sahiptir. Kıyı balıkçılığı için kritik bir habitat sağlayan çayırlar, balık stoklarının sürdürülebilirliğini destekler. Ayrıca, dalış turizmi ve deniz ekosistemleriyle ilgili ekoturizm faaliyetleri açısından da büyük bir değere sahiptir. Tarih boyunca, bazı toplumlar deniz çayırlarını tarımsal gübre, hayvan yemi ve yapı malzemesi olarak kullanmıştır.
Deniz Çayırları ve Biyoteknoloji
Son yıllarda yapılan araştırmalar, deniz çayırlarının biyoteknoloji ve ilaç endüstrisi için potansiyel bir kaynak olabileceğini göstermektedir. İçerdikleri biyolojik bileşenler antibakteriyel ve antioksidan özellikler taşıyabilir ve ilaç geliştirme çalışmalarında değerlendirilebilir. Ayrıca, biyoplastik üretimi gibi çevre dostu malzemelerin geliştirilmesinde de deniz çayırlarının kullanılabileceği düşünülmektedir.
Deniz Çayırlarını Kurtarma Çabaları
Deniz çayırlarını koruma ve yeniden canlandırma çabaları dünya genelinde giderek artmaktadır. Bazı ülkeler, deniz çayırlarını yeniden dikmek için özel projeler geliştirmektedir. Örneğin, Avustralya ve ABD’de yapılan restorasyon çalışmaları, zarar görmüş deniz çayırı alanlarının başarılı bir şekilde geri kazanılabileceğini göstermiştir. Türkiye’de de, 2021 yılında Marmara Denizi’ndeki müsilaj krizinin ardından kıyı ekosistemlerini korumaya yönelik girişimler hız kazanmıştır.
Deniz çayırları, okyanusların ve kıyı ekosistemlerinin sürdürülebilirliği için hayati bir öneme sahiptir. Küresel ısınma, kıyı yapılaşması, kirlilik ve yanlış balıkçılık uygulamaları bu ekosistemleri ciddi şekilde tehdit etmektedir. Ancak doğru koruma politikaları ile deniz çayırlarını geri kazanmamız mümkündür. Deniz çayırlarının korunması için;
• Deniz koruma alanları oluşturulmalı,
• Kıyı kirliliği azaltılmalı,
• Sürdürülebilir balıkçılık uygulamaları teşvik edilmeli,
• İklim değişikliğiyle mücadele edilmelidir.
Deniz çayırlarını korumak, sadece deniz canlıları için değil, bizler için de bir gelecek inşa etmektir. Tıpkı doğadaki diğer tüm bileşenler gibi deniz çayırları da tıpkı bir ağın birleşim noktası gibi pek çok canlı ve kritik dengeyle etkileşim halindedir ve unutulmamalıdır ki doğadaki her bileşeni korumak hayati olsa da asıl yapılması gereken çevre ile uyumlu bir yaşam şekli benimseyerek doğaya saygı içerisinde tüm ekosistemin ve dengenin korunmasıdır. Umalım ve çabalayalım ki insanın doğa ile ve mavinin yeşille uyum içinde olduğu bir dünya yakın gelecekte oluşsun.
Kaynaklar:
[1] : Duarte, C. M., et al. (2005). “Major role of marine vegetation on the oceanic carbon cycle.” Biogeosciences.[2] : Fourqurean, J. W., et al. (2012). “Seagrass ecosystems as a globally significant carbon stock.” Nature Geoscience.[3] : Waycott, M., et al. (2009). “Accelerating loss of seagrasses across the globe threatens coastal ecosystems.” Proceedings of the National Academy of Sciences.[4] : Marbà, N., et al. (2015). “Effects of global change on seagrass meadows and their services.” Estuaries and Coasts.https://www.aa.com.tr/tr/yasam/musilaj-deniz-cayiri-ve-pinalari-olumsuz-etkiliyor/3465987
https://www.wwf.org.tr/kesfet/denizler/deniz_cayirlari/
https://akdenizkoruma.org.tr/tr/calismalarimiz/denizel-turler/b/deniz-cayirlari