Dünya Ekoloji Etik Gıda, Tarım & Hayvancılık

Kırmızı Et Tüketimi ve Çevre

Et tüketimi, pek çok kültürün beslenme stilinde büyük yer kaplamaktadır. Et tüketimi 60lı yıllardan itibaren bir artış göstermekle birlikte et endüstrisinin gösterdiği gelişim ve değişimler doğrultusunda, 80ler itibari ile daha hızlı bir artışa geçmiştir. Et üretimi ve tüketiminin etik boyutunun yanı sıra, et endüstrisinin seri üretime geçişi ve sürdürülebilirlikten uzak uygulamaları sonucunda, bu artış trendi çevresel etki bakımından incelendiğinde, ciddi boyutlarda negatif etkiler gözlemlenmiştir. Hatta, geçtiğimiz günlerde BM, et üretimi ve tüketiminin çevreye en fazla zarar veren faktörlerden biri olduğunu ve tüketimin azaltılmasının gerektiğini belirtmiştir.

Et üretiminin çevresel etkilerine baktığımızda, bu olumsuz etkilerin birden fazla kaynağı olduğu görülmektedir. Bu etkilerden biri, arazi kullanımıdır. Et üretimi için kullanılan tarım arazisi, ciddi boyutlardadır; bu da demek oluyor ki, çok daha fazla bireyi besleyebilecek bitkisel üretimi yapılabilecek bu kıymetli alanlar, çok daha az miktarda et üretimi için kullanılmaktadır. Bunu sayısal verilerle desteklemek gerekirse şu şekilde açıklanabilir: dünyadaki tarım alanlarının %60’ı, dana eti üretiminde kullanılmaktadır, fakat buna karşın dana eti üretimi çapında tüketilen kalorilerin %2sinden daha az bir değere sahip olmaktadır.

Diğer bir etki, sera gazı emisyonlarıdır. FAO (BM ve Tarım Örgütü) verilerine göre, büyükbaş hayvancılık, yıllık 7.1 gigaton CO2 salınımına sebep olmaktadır, bu da çapındaki antropojenik sera gazı emisyonlarının %14.5’ini oluşturmaktadır. İnek, büyükbaş hayvanların arasında en çok emisyona sebep olan hayvanların başında gelmektedir, hatta büyükbaş hayvancılıktan gelen emisyonların %65’i, inek üretiminden (dana eti, süt, gübre için dışkı gibi sebeplerin hepsi dahil) ortaya çıkmaktadır. Geviş getiren hayvanlar, yani otçul memelilerin tükettikleri bitkileri sindirimden önce ayrı bir midede fermente ederek mikrobiyel işlemler sonucu besin alan bir alt grubu, günlük 250 L ile 500 L arasında CH4 (metan gazı) salınımı yapabilir. Metan gazının atmosfere olan etkisinin CO2 gazından 23 kat fazla olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu miktarın hiç de azımsanamayacak bir miktar olduğu anlaşılabilir.

İneklerde Bağırsak Fermantasyonu Prosesi (2019 Let’s Talk Science.)

Başka bir faktör ise, su kullanımı. Hayvanların beslenmesi için tarımsal üretim için kullanılan, üretim tesislerinin temizlenmesi ve hayvanların içmesi için temin edilen su göz önüne alındığında, et üretimi için ciddi bir su kullanımı gerektiği bilinmektedir. PETA (Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler)’ya göre, tek bir inek, günde 190 L su tüketebilir (sıcak havalarda, bunun iki katı) ve 4 L süt üretebilmek için, 2585 L su kullanmak gerekmektedir. IME (Makine Mühendisleri Enstitüsü) verilerine göre, 1 kg dana eti üretebilmek için, 15 L’den fazla su kullanımı gerekmektedir. PETA, bireylerin vegan senede 829005 L su tasarrufu yapabileceğini ön görmektedir ve bunu desteklemek için de beslenme tipinden örnek verilirse et için gereken su tüketime karşılık, 1 kg tofu için 2.5 L su kullanımı gerektiği bilgisini vermektedir. Su kıtlığının ciddi bir kriz haline geldiği günümüz dünyasında, günlük aktivitelerde su kullanımı minimize edilmeye çalışılırken, yine günlük aktivitelere giren beslenmede, aslında daha büyük su tüketimi olan et tüketimi, pek çok kişi tarafından görmezden geliniyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, et tüketiminin çevresel etkilerinin oldukça geniş ve olumsuz olduğu gözle görülür bir gerçek. Et endüstrisinin yakın gelecekte ortadan kaldırılması, realistik bir bakış açısı değil. Vejetaryenlik ve veganlık, çapında hızla yayılmakta olan beslenme ve yaşama biçimleri haline gelmekle ve et tüketiminde azalmalara sebep olarak olumlu etkilere sebep olması ile birlikte, dünya nüfusunun hala büyük bir kısmının da bu denli bir beslenme değişikliğine kısa vadede geçmeyeceği düşünüldüğünde, et endüstrisinin ve tüketiminin etkileri ortadan kaldırılmasa bile azaltılması için alternatifler bulunmakta. AR-GE çalışmalar ile besleme uygulamalarının geliştirilmesinden, kişilerin tüketiminde değişiklikler yapmasına kadar üreticiden tüketiciye kadar değişikliklerin yapılabileceği pek çok basamak bulunmakta. Bazı araştırmalar flexitarianlık (yarı-vejetaryenlik) gibi beslenme uygulamalarıyla, yani et tüketimini azaltarak, örneğin haftada tek öğün vb. gibi uygulamalarla, ya da kırmızı et yerine tavuk tercih ederek, çevresel olumsuz etkiyi tümden ortadan kaldırmasa bile, bireysel anlamda azaltılabileceğini söylüyor.

Kaynaklar:

González, N., Marquès, M., Nadal, M., & Domingo, J. L. (2020). Meat consumption: which are the current global risks? A review of recent (2010-2020) evidences. Food Research International, 109341. doi:10.1016/j.foodres.2020.109341 

Petrovic, Z., Djordjevic, V., Milicevic, D., Nastasijevic, I., & Parunovic, N. (2015). Meat Production and Consumption: Environmental Consequences. Procedia Food Science, 5, 235–238. doi:10.1016/j.profoo.2015.09.041 

Springmann, M., Clark, M., Mason-D’Croz, D. et al. Options for keeping the food system within environmental limits. Nature 562, 519–525 (2018). https://doi.org/10.1038/s41586-018-0594-0

PETA. (n.d.). Meat and the Environment.

FAO. (2020). Global Livestock Environmental Assessment Model (GLEAM). GLEAM 2.0 – Assessment of greenhouse gas emissions and mitigation potential.

Yazar hakkında

Nazlı Güven