Ekoloji Enerji Hava Sürdürülebilirlik

Kurtul: Petrol Krizi , İklim Değişikliği ve Yeni Dünya

Sanayi Devriminin dev ayak sesleriyle, mavi gezegeni kas gücüne muhtaç durumdan kurtarıp buhar gücüne kavuşturan makineler, insanlığın 20. yüzyılda daha büyük ve zorlu bir sorunla yüzleşmesine neden oldu: Yüksek enerji talebi. Yüksek tüketim trendi, önlenemeyen nüfus artış hızı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yüksek oranda ham madde ve enerji tüketimi ve elbette üretimi ise, dünyamızı ve geleceğimizi büyük bir çıkmaza sürüklüyor.Makineler… Endüstriyel üretim, ulaşım ve taşımacılık, yapılaşma, bilim, ve yaşadığımız yüzyılı var eden pek çok unsur, son üç yüz yıldır makinelerin elinde. Yapay zekanın insanlığı ve gezegeni ele geçirdiği bilim-kurgu filmleri ‘abartılmış’ bulunsa da durum bundan çok daha vahim: Hayatını makinelerle üretime bağlamış ve başka bir yaşam biçimini hiç deneyimlememiş zavallı, yalnız 21. yüzyıl insanı, varlığını sürdürebilmek için çokça miktarda ham madde ve enerji tüketerek üretim yapan bu sürdürülemezsisteme çoktan mahkum. Zaten çürümüş olan bu tükenebilir enerji kaynakları olan fosil yakıtlar yardımıyla devam ettirmek ise, gün geçtikçe zorlaşıyor.

1970’lerde bir Orta doğu krizi nedeni ile petrol üretiminde yaşanan pik*, sonraki 10 yıllık süreçte üretimde sürekli bir düşüş yaşanacağının habercisi oldu ve benzin fiyatları 1980’lerde tarihinin en yüksek değerlerini gördü. 2000’li yılların başında petrol rezervlerinin tükenme ihtimaline dair geliştirilen birçok teoriye karşın, Alaska’da bulunan yeni petrol kaynaklarının piyasaya nefes aldırdığı yanılgısıyla, pek çok ’ye Geçiş politikası rafa kalktı. 2010’lu yıllarda ise artan talep, nüfus artışı ve petrol kaynaklarındaki azalma gibi nedenlerle, üretimin 1970’lerde olduğu gibi yeniden bir pik* yaşaması bekleniyor ve bu durumun artık pek de mavi olmayan gezegeni yeni bir petrol krizine sokacağı gerçeği kaçınılmaz. Dahası doğal gaz, kömür, uranyum gibi enerji elde etmek amacıyla kullanılan alternatif ham madde kaynaklarının sınırlı olması ve enerji üretiminde yarattığı kısıt, bu kaynakların her biri için de olası krizlere şahit olacağımızı gösteriyor.

Konuya başka bir kapıdan baktığımızda, enerji kaynaklarının eldesi ve kullanımı sırasında oluşan karbon emisyonları, bu emisyonların yarattığı sera etkisi, su kirliliği, kirliliği gibi yüksek çevresel maliyetler de yadsınamaz boyutlara erişiyor. Kutup ayılarıyla empati kurmakta oldukça zorlanan ve dumansız hava sahasını sigara içilmeyen alanlarda oturup duble yollar için vergi ödeyerek geçiren ademoğlu ise, kendi mezarını gün geçtikçe daha derine kazmakta. Kömür gibi iş güvenliği konusunda kaygı uyandıran sürdürülemez enerji kaynaklarında ısrar etmesi de insanlığı maliyeti ödenemez bir geleceğe hazırlıyor.

Türkiye’de ise durum çok daha acıklı. Dünya güçleri arasındaki ekonomik varlığını kanıtlamak isteyen ve gelişmiş ülkelerin büyüme çarkına bir yerinden dahil olma niyeti taşıyan Türkiye ekonomisine son 30 yıldır inşaat sektörü hakim. Bir yandan realiteden uzak büyüme planları, bir çeşit Vizyon 2023 anlayışı geliştirmeye çalıştığını iddia eden ülke, öte yandan demir-çelik, çimento gibi enerji yoğun, ham madde yoğun, emek yoğun ama katma değeri düşük ara ürünlere yatırım yapmaya devam ediyor. Ekonomik büyüme amacı güden, ancak bilim ve teknolojideki gelişimini -bu amaçla bile olsa- aynı trende sokamayan her ülke gibi, Türkiye’den de önümüzdeki 50 yıl içinde somut çevreci adımlar görmemiz pek mümkün değil.

Peki bu Yeni Dünya nereye gidiyor? Çözüm yolları, alternatif sistemler, farklı ekonomik modeller, yani başka bir yaşam biçimi,gerçekten mümkün mü?

Bu elbette bir sonraki yazıya mesele olacak kadar geniş bir konu.

Şimdilik ise sadece, gerçeklerle baş başayız.

 

Eylül Kırbaç – Mühendisi

*”Pik”, petrol üretiminin maksimum miktara ulaştığı zaman demektir ve petrolün bittiği anlamına gelmez. Bunun anlamı, bu noktadan sonra üretimde sürekli bir düşüş yaşayacağımızdır.

resim1-kurtul-petrol-krizi-iklim-degisikligi-ve-yeni-dunya-eylul

Yazar hakkında

Eylül Kırbaç