Akademik Dünya Su

Su Kıtlığı: Dünya Genelinde ve Türkiye’deki Mevcut Durum

KITLIĞI NEDİR?
kıtlığı, yeterli suya sahip olmamak veya güvenli su kaynaklarına erişememek şeklinde tanımlanabilir. Bu kavram iki ana kategoriye ayrılır: fiziksel su kıtlığı ve ekonomik su kıtlığı. [1]
Fiziksel kıtlığı, bir bölgedeki doğal su kaynaklarının, mevcut su talebini karşılamaya yetmemesi durumudur. Eğer su talebi, bölgenin su sağlama kapasitesini aşarsa, fiziksel su kıtlığı meydana gelir.
Ekonomik kıtlığı ise, yeterli su kaynaklarının bulunmasına rağmen, bu kaynakların etkili bir şekilde yönetilememesi veya dağıtılamaması sonucunda ortaya çıkar. [2]

KITLIĞINA NE SEBEP OLUR?
kıtlığı, doğal ve insan kaynaklı nedenlerden kaynaklanır. Doğal nedenler arasında değişikliği, kuraklık ve coğrafi faktörler yer alır. Küresel ısınmanın etkisiyle artan sıcaklıklar, kuraklık riskini artırırken, buharlaşmayı hızlandırarak tatlı kaynaklarının azalmasına yol açmaktadır. Ayrıca, yağış rejimindeki değişiklikler bazı bölgelerde aşırı kuraklığa neden olur. Özellikle çölleşmeye yatkın bölgeler ve yarı kurak bölgeler su kıtlığı riskiyle karşı karşıyayken, diğer bölgeler de bu durumdan etkilenmektedir.[3] Bunun yanı sıra, insan kaynaklı faktörler de su kıtlığında önemli bir rol oynar. Bunlardan ilki aşırı su tüketiminden kaynaklanmaktadır. Aşırı su tüketimi, özellikle tarım sektöründe sürdürülebilir sulama teknikleri yerine geleneksel sulama yöntemlerinin kullanılması nedeniyle su israfına neden olmaktadır. Tarıma ek olarak, hayvancılık ve tekstil gibi sektörlerde aşırı ve kontrolsüz su kullanımı da su kaynaklarının hızla tükenmesine yol açmaktadır. [4] Su kıtlığının diğer bir önemli sebebi ise su kirliliğidir. Sanayi atıkları, tarımsal ilaçlar ve arıtılmadan doğaya bırakılan atık sular, ekosistemin doğal dengesini bozarak tatlı su kaynaklarının azalmasına neden olur. Ayrıca, hızlı nüfus artışı, plansız kentleşme ve yetersiz su yönetimi, su kaynakları üzerindeki baskıyı artırarak su kıtlığını daha da derinleştirmektedir. [5]

[6]

DÜNYADAKİ DAĞILIMI NEDİR?
Dünya Genelinde Su Kaynaklarının Durumu Raporu’na göre yeryüzündeki toplam su hacmi 1,4 milyar km3’tür. Tatlı su kaynakları, bu toplam suyun yalnızca %2,5’ini oluşturur. Bu tatlı suyun %68,7’si buzullar ve kar örtüsü şeklinde Antarktika, Arktik ve dağlık bölgelerde bulunurken, %30,1’i yeraltı sularından oluşmaktadır. İçme ve kullanma suyu olarak erişilebilen su kaynakları, büyük ölçüde yer altı ve yüzey sularına dayanır. Ancak bu kaynakların miktarı ve kalitesi; iklim, nüfus artışı ve suya duyulan ihtiyaç gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Tatlı su kaynaklarının sınırlı olması, bu kaynakların korunması, sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve geri kazanılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. [7]
Birleşmiş Milletlerin (BM) hazırladığı verilere göre (Tablo 1. BM verilerine göre su kaynaklarının yer yüzünde dağılımı), nüfus yoğunluğu ve temiz su kaynakları dünya genelinde eşit bir dağılım göstermemektedir. Su bolluğu yaşayan bölgeler olduğu gibi, ilerde çok daha ciddi sıkıntılara yol açabileccek su kıtlığı çeken ülkeler de mevcuttur. Bu durum da su kıtlığı ve su stresi gibi kavramların öneminin küresel boyutta olduğunu vurgulamaktadır. [7]

Birleşmiş Milletlerin (BM) hazırlamış olduğu bir diğer tabloya göre (Tablo 2. Su kaynaklarının km3 olarak dünya üzerindeki dağılımı), su kaynaklarının miktar ve yüzdesel olarak dağılımları her su kütlesi için ayrı olarak verilmiştir.. [7]

SU KITLIĞI YAŞAYAN ÜLKELER HANGİLERİDİR?
Su kıtlığı kavramı kadar su stresi kavramının da bilinmesi önem arz etmektedir. Su stresi, belirli bir dönemde su talebinin mevcut miktarı aşması veya sürdürülebilir bir şekilde kullanılmayarak kötü kalitenin kullanımını kısıtlaması durumunda ortaya çıkar. [8]
WRI raporuna göre, 2040 yılında toplam 33 ülkenin “çok yüksek” seviyede su stresi yaşayacağı öngörülmektedir. Bu ülkelerin büyük bir kısmı Orta Doğu bölgesinde yer alırken, bazı Akdeniz ülkeleri de bu listeye dahil edilmiştir.
Su stresi seviyeleri 5 üzerinden 5 olarak değerlendirilen en riskli sekiz ülke şunlardır:
Bahreyn, Kuveyt, Katar, San Marino, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Filistin ve İsrail.
Bu ülkeleri, su stresi seviyesi 5’e oldukça yakın olan diğer ülkeler takip etmektedir:
Suudi Arabistan, Umman, Lübnan, Kırgızistan, İran, Ürdün, Libya ve Yemen.
Bunlara ek olarak, su stresi ile karşı karşıya kalması beklenen ülkeler arasında şunlar yer almaktadır:
Azerbaycan, Fas, Kazakistan, Irak, Ermenistan, Pakistan, Şili, Suriye, Türkmenistan, Türkiye, Yunanistan, Özbekistan, Cezayir, İspanya ve Tunus.
Aşağıdaki veriler, 2040 yılında yaşanması beklenen su stresi seviyeleri hakkında daha ayrıntılı bilgi sunmaktadır. [9]

Su kıtlığı önümüzdeki yılların en büyük sorunlarından biri olarak gündeme gelmekle birlikte Türkiye dahil pek çok ülkeyi ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Peki Türkiye’de durumlar sanıldığı kadar ciddi mi ve Türkiye su zenginliği açısından nasıl sınıflandırılabilir?

TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT DURUM NEDİR?
3 tarafı denizlerle çevrili bir coğrafyada bulunuyor olsa da gelecek yıllarda en çok su sıkıntı çekecek ülkeler arasında Türkiye de bulunmaktadır. 2024 yılı sonu itibariyle Türkiye nüfusu 85.6 milyona yaklaşmıştır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) verilerine göre, ülkede kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı, 1.405 m³ civarındadır. Bu veri Türkiye’nin sanıldığı gibi, su zengini bir ülke olmadığını ortaya koymaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2050 yılı için Türkiye nüfusunun 95 milyon olacağını öngörmektedir. Bu durumda, 2050 yılı için kişi başına düşen su miktarının yaklaşık 1.183 m³/yıl olacağı tahmin edilmektedir. Ancak bu hesaplama, mevcut su kaynaklarının hiç zarar görmeden korunması durumunda geçerli olabilir. Bu da Türkiye’nin hızla su fakiri olma yolunda ilerlediğini göstermektedir.
Türkiye’nin su kaynakları ve bunun kullanımına ilişkin yaşadığı bir diğer sorun, suyun yönetimi konusudur. Türkiye’de tatlı suyun % 73’ü tarımsal faaliyetlerde kullanılmakta olup, bu kullanımın % 53’ü yüzey sularından, % 38’i yeraltı sularından karşılanmaktadır. Türkiye’deki 28 milyon hektar tarım alanının yalnızca dörtte biri sulamaya açılmıştır. Sulamalı tarım yapılan arazilerin tümünde sürdürülebilir sulama teknikleri ile sulama yapılmamaktadır. Sulanan tarım arazilerinin %82’si geleneksel salma sulama yöntemiyle, %17’si yağmurlama sulamayla sulanırken, su tasarruflu bir yöntem olan damla sulama ise yalnızca %1 oranında kullanılmaktadır.
Tarımsal sulamadaki bu verimsiz uygulamalar, özellikle Konya Ovası başta olmak üzere birçok bölgede su kıtlığına yol açmaktadır. Küresel değişikliği, tatlı su kaynaklarını nicelik ve nitelik açısından olumsuz etkilemektedir. Kuraklıkların artması ve sıcaklıkların yükselmesi, tarımsal üretim üzerinde ciddi etkiler yaratırken, bitkilerin su ihtiyacını da artırmaktadır. Bu durum, özellikle yarı kurak iklime sahip bölgelerde su kaynaklarının hızla tükenmesine neden olmaktadır. Türkiye’de Konya Kapalı Havzası, Gediz, Büyük Menderes Havzaları ve Çukurova gibi bölgelerde, suya yüksek ihtiyaç duyan tarım ürünlerinin yetiştirilmesi, bölgenin sınırlı su kaynaklarını tüketerek ekosistemlere zarar vermektedir. Uzun vadede, bu yanlış su yönetimi tarımsal üretime de büyük zarar verebilir.
Tatlı su kaynaklarının %16’sı ise kentler ve diğer yerleşim yerlerinde tüketilmektedir. Kentlerdeki su tüketimi sanayi ve tarım sektörlerine kıyasla daha düşük olsa da, özellikle göç, nüfus artışı ve yükselen yaşam standartları, kentlere yakın su kaynakları üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Kurak dönemlerde sağlıklı içme suyuna erişimin zorlaşması, kentlerde maliyetli ve ekosistemlere zarar veren su transferi uygulamalarını zorunlu hale getirmektedir. Türkiye’nin mevcut su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, su kıtlığının önüne geçmek için büyük önem taşımaktadır.
Buraya kadar anlatılanlar dikkate alındığında, Türkiye sanılanın aksine, su zengini bir ülke olmayıp su kıtlığı sınırında bir ülkedir. Nüfus artışı, ülkenin kalkınması ve nüfusun yaşam standartlarının artmasının bir sonucu olarak tarım, sanayi, evsel kullanım için su ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Buna karşılık ülkenin kullanılabilir su kaynakları sınırlıdır. [10]


[11]

REFERANSLAR
[1] https://www.fluencecorp.com/what-is-water-scarcity/
[2] https://www.tskb.com.tr/blog/surdurulebilirlik/su-kitligi-nedir
[3] https://4en.com.tr/dunya-da-su-kitligi-nedenleri-sonuclari-ve-cozumu
[4] UNESCO (2021). The United Nations World Water Development Report.
[5] World Bank (2018). Beyond Scarcity: Water Security in the Middle East and North Africa.
[6] https://www.iklimhaber.org/su-krizi-25-yil-icinde-gida-uretiminin-yarisini-tehlikeye-sokacak/
[7] https://www.artemisaritim.com/dunya-genelinde-su-kaynaklarinin-durumu
[8] https://www.eea.europa.eu/help/glossary/eea-glossary/water-stress
[9] https://tr.euronews.com/2021/11/27/turkiye-de-su-stresi-30-senede-yuzde-30-artacak-2040-da-dunyada-27-s-rada-olacak
[10] http://www.cevre.org.tr/files/file/06032017111920-JDQ7V.pdf
[11] https://earthobservatory.nasa.gov/images/147811/turkey-experiences-intense-drought

Yazar hakkında

Emre Çavuşoğlu